DOLAR 34,7491 0.05%
EURO 36,5569 -0.05%
ALTIN 2.958,32-0,01
BITCOIN 33959212,00%
İstanbul
11°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türk sanat müziğinin güçlü sesi: Hamiyet Yüceses

ABONE OL
Temmuz 15, 2021 10:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kadriye Hanım ile marpuç ustası Halil Efendi’nin kızı Hamiyet Yüceses, 20 Haziran 1915 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul’da Hacı Kadın İlkokulu’nda okuyan başarılı yorumcu, sesinin güzelliğiyle çocuk yaşlarda dikkati üzerine çekti. 1926’da henüz 11 yaşındayken, ailesinin yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle sahnelere çıkıp şarkı söylemeye başladı. İlk konserini Burhaniye’de veren Yüceses, ardından Anadolu’nun birçok şehrinde sahne aldı. Uzun süre Gaziantep’te kalan sanatçı, ünü İstanbul’a ulaşınca, 1931 yılında Beyoğlu’nda dönemin önemli mekanlarından birinde Safiye Ayla ile sahneye çıkmaya başladı. Başarılı yorumcu, aynı yıl Kadıköy’de düzenlenen bir yarışmada, Türkiye Ses Kraliçesi seçildi. 1978’de Halit Kıvanç ile yaptığı bir röportajda, İstanbul’da ilk sahneye çıktığı yıllarda mikrofon olmadığını söyleyen sanatçı, “Hatta hala tahayyül ediyorum, o Küçük Çiflik’in çamlarında, kristal avize gibi seslerimiz salınır gibi geliyor bana.” ifadelerini kullanmıştı. Bir yandan Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak, Yesari Asım Arsoy, Mısırlı İbrahim ve Bimen Şen’den özel dersler alan sanatçı, 1933’te eski İstanbul Radyosu’nda çeşitli programlara çıktı. Başarısını, Sahibinin Sesi, Columbia ve Odeon firmalarıyla yaptığı plaklarla perçinledi. Sanatçı, soyadı kanunu çıktığında Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar’ın ısrarı ile Yüceses soyadını aldı. Besteci Sadettin Kaynak, “Kirpiklerinin Gölgesi Güllerle Bezenmiş”, “O Dudaklar Yine” ve “Yasemen” gibi Yüceses’in sesine uygun besteler yaptı. Hamiyet Yüceses’in yaptığı plaklar, devrinin satış rekorlarına imza attı. Sanatçının 1940’ta evlendiği deniz astsubayı Fethi Yüceses, Atılay faciası olarak anılan, Atılay adlı denizaltının batmasıyla 14 Temmuz 1942’de hayatını kaybetti. Bu üzüntünün ardından söylediği “Gitti de Gelmeyiverdi” şarkısı oldukça ünlenirken sanatçı, asıl şöhreti sözleri Abdülhak Hamit Tarhan’a, bestesi Mehmet Baha’ya ait, “Makber” şarkısıyla kazandı. 1944’ten 1955’e kadar Kemal Mollaoğlu ile evli kalan Yüceses, 1956’da sahnede şarkı söylerken tanışıp evlendiği tıp fakültesi öğrencisi Osman Sabuncu ile vefatına kadar süren 40 yıllık evliliğe imza attı. İstanbul’da dönemin ünlü gazinolarında assolist olarak sahneye çıkan sanatçı, 1944’te İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti’nde görev aldı. Hamiyet Yüceses’in 1946’da Hacı Arif Bey’in “Bakmıyor Çeşm-i Siyah” eserini, bir gazelle birlikte okuması büyük ilgi gördü. Daha 11 yaşındayken ilk sahneye çıktığında da bildiği şarkıyı gazel eşliğinde okuduğunu ifade eden sanatçı, TRT röportajında, çocukken yaşadığı bir anıyı şu sözlerle aktarmıştı: “Hafız Burhan’dan bu tutkuyu aldım efendim. Kendilerini pek severdim. Küçük çocuktum. Bir gün sedirin üstünde uyurken, baktım ‘Makber’ diye bir şarkı söyleniyor. Camdan başımı uzattım. Cam kapalıymış. Kırıldı, boynuma geçti fakat ben oralı değilim. O güzel sesi, şarkıyı dinliyorum. Annem koştu içeri geldi, ‘Eyvah yavrumun yüzü gözü kesildi.’ dedi. ‘Bir şey olmadı anne.’ dedim. Annemden hemen 100 para aldım. Gittim, o ilanı aldım ve ‘Amca bir daha okur musunuz?’ dedim. Okuttum ve öğrendim. Ben bu şarkıyı Akasya Ağacı’nda okuyordum. Herkes gelip beni dinliyordu. Burada başladı benim tutkum.” Gazele olan sevgisini her fırsatta dile getiren sanatçı, öldükten sonra da “Bir görüşte aşık oldum, gözlerine ey peri/Yandı kalbim, harap oldu gördüğüm günden beri” gazeliyle anılmak istediğini aktarmıştı. 1949’da yeni İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başlayan sanatçı, 1950’de radyodan aldığı maaşı, üniversite öğrencilerine bağışladı. Üniversite Talebe Birliği’de her yıl düzenledikleri Edebiyat Yarışması’nda ”Hamiyet Mükafatı” adı ile ödüller dağıttı. Sanatçı, sinemada da “Efsuncu Baba” (1950), “Affet Beni Allahım” (1953), “Kanun Namına” (1952), “Soygun” (1953), “İncili Çavuş” (1951), “Mahallenin Namusu” (1953, “Caz Saz” (1952) filmlerinde şarkı söylerken göründü. 1981’de sahneleri bırakan Yüceses, 1987’de Pera Palas Oteli’nde adına düzenlenen gecede, 1988’de ise Hürriyet Gazetesi’nin Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Altın Kelebek Ödül Töreni’nde son kez sahneye çıktı. Suriye, Lübnan, Kıbrıs, İsrail, Almanya ve ABD’de konserler veren, BBC Radyosu’nda program yapan sanatçının anısına bir dönem, Üniversite Talebe Birliğince düzenlenen edebiyat yarışmasında “Hamiyet Mükafatı” adıyla ödüller verildi. Yaşamı boyunca 500 kadar taş plak, 37 adet 45’lik ve 8 long playe imza atan Hamiyet Yüceses, tatil için gittiği Muğla’nın Marmaris ilçesinde kalp ve solunum yetmezliği şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Kaldırıldığı hastanede 10 Temmuz 1996’da, 81 yaşındayken hayata veda eden sanatçının cenazesi İstanbul’a getirilerek Üsküdar’daki Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.