DOLAR 32,5494 -0.02%
EURO 34,8084 -0.22%
ALTIN 2.435,080,22
BITCOIN %
İstanbul
20°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Fikirci Bey yazdı: GELENEK SEVER İLERİCİLER

ABONE OL
Ocak 10, 2021 22:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Bir konuyu netliğe kavuşturalım, üniversiteler araştırma kurumlarıdır. Neyi araştırırlar? Daha iyiyi, daha güzeli. Kendi uzmanlık alanlarında mevcut olandan daha iyi teknikleri, uygulamaları araştırırlar. Yani hâlihazırda var olanı beğenmemek, “muhalif olmak” üniversitelerin varlık nedenlerinin başında gelir. Aksi takdirde örneğin mevcut mimariden memnunsak onu sürdürecek meslek okulları açarız olur biter, üniversiteye ne gerek var? Oysa mimarlık fakültesi daha iyi yapılar tasarlamak içindir. Aynı şekilde hukuk fakültesi mevcut hukuku öğrenip daha adil yasalar çıkarmak, daha adil yargılama yöntemleri bulmak içindir. Siyasal bilgiler daha demokratik toplum yönetimi bulmak içindir. Özetle üniversiteler “muhalif” olmak zorundadır. Ancak bu muhaliflik konusu bizde, tıpkı medyada olduğu gibi yönetimle çarpık bir ilişki içindedir. Ülke 80 yıl vesayetle yönetilmiş, seçilenler iktidar olmuş ancak muktedir olamamışlardır. Medya da seçilmişlere karşı vesayeti tutarak kendini muhalif-ilerici gibi göstermiştir. Oysa savundukları perde arkasındaki vesayet kurumları, yani gerçek iktidar ve mevcut düzenin bizzat kendisi olmuştur. Nitekim üniversite rektörleri de bizim eski vesayet koalisyonunun asli üyeleridir. Sonuna kadar askeri ve yargı vesayetinin yanında yer almış, her darbede darbecileri avuçları patlayana kadar alkışlamış. Darbelerin hemen sonrasında kendilerine emredilen anayasaları hazırlamışlardır. 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a bütün darbelerin yolunu döşemede araçsal olmuşlardır. Nitekim 15 Temmuz gerçekleşseydi, darbecilerin elinde darbe sonrası gerekli hukuki düzenlemeyi yapacak yeterince hâkim ve savcıları vardı. Şimdi vesayetin “kayyumları” yerine ülkesi ile barışık rektörlerin atanmasına gösterilen tepkiler de işte bu vesayetçi refleksin ürünüdür. Üniversite girişine başörtülüler için “ikna odaları” kuran rektörlerin özlemi içindedirler. Gelenekten anladıkları utanmadan “ordu göreve” diye cüppelerini savurarak yürüyüş yapan akademisyen bozuntularıdır. Sokaklara dökülen zavallı çocukların 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de neyin yoluna taş döşediklerini çok iyi gördük. Onun için bize “üniversite geleneğinden” bahsetmesinler. Gelenek darbelere destek olmaktı, 5. Kol faaliyeti yürütmekti ve bunların zamanı geçmiştir. Boğaziçi Üniversitesi’ne tamamen yasal yollarla rektör atanmasını protesto edenler yine o geleneği aramaktadırlar. Gösterileri “mesele rektör değil, sen daha anlamadın mı?” noktasına getirmelerine de çeyrek kalmıştır. Ama artık Türkiye o kadar tecrübesiz değil, kart terörist soytarılar boşuna yer almasın o gösterilerde… Boğaziçi’nden bir Gezi soytarılığı çıkarmaya hiç yeltenmesinler. Ha, bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Gezi’de haftalarca ülkeyi yakıp yıkan ve Başbakanlık ofisine girip bildiri okumaya çalışan haydutların şimdi ABD’deki muadillerine “demokrasi düşmanı”, “vandal” demeleri tam da onlara yakışacak yaman bir çelişkidir. Hey gözünü sevdiğimin ülkesi sen ne talihsizsin..

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.