Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik Suriye kaynaklı çok boyutlu terör tehditleri karşısında, 9 Ekim’de başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nın nihai hedefinin sınır güvenliğini sağlamak, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek ve bu suretle Suriye halkını teröristlerin zulmünden kurtarmak olduğu vurgulandı.
Bazı ülke yetkilileri ve çevrelerce, çeşitli uluslararası medya kurumlarına da yansıyan bazı iddia ve yorumlara işaret edilen açıklamada, “Harekat, uluslararası hukuk temelinde, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız ve BM Güvenlik Konseyinin terörizmle mücadeleye ilişkin kararları uyarınca yürütülmektedir” ifadesi kullanıldı.
“Harekatın planlama ve icrasında sadece AB ve NATO tarafından da terör örgütü kabul edilen PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG unsurlarıyla bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereçler hedef alınıyor” vurgusu yer alan açıklamada, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Sivillerin ve sivil altyapının zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir uygulanmaktadır. Yeni bir insani krize ve kitlesel göç dalgasına yol açılacağı yönünde tedavüle sokulan iddialar, Türkiye’nin terörle mücadele çabasını itibarsızlaştırmak amacıyla üretilmektedir. Türkiye, Suriye’de DEAŞ terör örgütüne karşı en fazla mücadele veren ve en ağır bedeli ödeyen ülkedir. DEAŞ terörüne karşı bir başka terör örgütüyle mücadele etme hatasını ısrarla sürdüren, PYD/YPG’nin DEAŞ’lı tutukluları çıkarları doğrultusunda serbest bırakmasına göz yuman ve kendi vatandaşı olan yabancı terörist savaşçıları dahi geri almaktan kaçınan ülkelerin, DEAŞ’a karşı mücadele konusunda ülkemize ders verme hakkı yoktur.”
“PYD/YPG, Kürtlere baskı uygulamıştır”
“Türkiye’nin harekat alanının demografisini değiştirmek gibi bir amacı yoktur” ifadesine yer verilen açıklamada, PYD/YPG terör örgütünün ihtilafın başından bu yana Kürtler başta olmak üzere bölge halkına karşı baskı ve yıldırma politikası uyguladığı, yerel halkı zorla evlerinden ettiği belirtildi. Açıklamada, PYD/YPG’nin etnik temizlik başta olmak üzere insanlığa karşı işlediği suçların bağımsız uluslararası kuruluşlarca da belgelendiği anımsatıldı.
Açıklamada, komşu Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması esasına vurgu yapılarak, “PYD/YPG terör örgütünün ayrılıkçı gündemine zımnen veya açıkça destek veren ülke ve çevrelerin bu hususta Türkiye’ye yönelik asılsız ithamları, Suriye’nin bölünmesini hedefleyen planlarının bozulmasından kaynaklanan bir tepkinin tezahürüdür. Barış Pınarı Harekatı’nın Suriye’de siyasi çözüm çabalarına zarar vereceği iddiası gerçeklikten uzaktır” değerlendirmesi yer aldı.
“Uluslararası toplumdan beklentimiz, mücadeleye destek olunmasıdır”
Türkiye’nin diğer Astana garantörleri ve BM ile yakın iş birliğine dikkatin çekildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Anayasa Komitesinin kurulabilmesi için azami ve samimi çaba harcayan az sayıdaki ülkeden biridir. Siyasi çözümün üzerinde inşa edilmesi gereken toprak bütünlüğü ve siyasi birlik ilkesine zarar veren ayrılıkçı bir gündem izleyen ve Suriye halkının hiçbir kesiminin meşru temsilcisi sayılamayacak bir terör örgütüyle mücadele, bilakis siyasi sürecin ilerletilmesine katkıda bulunacaktır. Müttefiklerimiz başta olmak üzere uluslararası toplumdan temel beklentimiz, terör örgütlerine karşı verdiğimiz mücadeleye destek olunmasıdır. Türkiye, geçmişte olduğu gibi bundan sonra da her türlü terör örgütüne karşı mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.