2000’li yıllarda önce Amerika’dan ardından da İsrail’den İHA talep eden, aldığı modeller arızalı çıkan Türkiye, Mavi Marmara kriziyle tüm anlaşmaları iptal etti. Havadaki yeni güç İHA ve SİHA için yerli kaynaklarla başlayan girişimler, Türkiye’yi dünya sıralamasında zirveye taşıdı. Suriye rejimine yönelik başlatılan Bahar Kalkanı harekatının en etkili silahları olarak önce çıkan SİHA’lar Türkiye’nin millileşme oranı her geçen yıl yükselen savunma sanayisindeki potansiyelinin de birer göstergesi.
İnsansız hava araçları, dünya hava kuvvetlerinin yeni gözdesi. Türkiye, İHA ve SİHA liginde küresel ölçekte ilk 3’te yer alıyor. Ancak zirveye giden o yol, bin bir türlü zorluk, kriz ve ihanetle dolu.
Tarihler 10 Temmuz 2001’i gösterdiğinde Türkiye, göklerdeki yeni teknoloji İHA için İsrail ile el sıkıştı. Çantasında milyonlarca dolarlık Heron sözleşmesiyle Türkiye’ye gelen dönemin İsrail Savunma Bakanı Ben Elizer, Ankara’da ‘kurtarıcı’ gibi karşılandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakanı Bülent Ecevit, Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu ile görüştü. İmzalar atıldı, anlaşmalar yapıldı. İnsansız hava aracı Heron’lar Türkiye’ye gelecek, PKK terörü bitecek, Mehmetçik’in burnu bile kanamayacaktı.
Diğer yandan 1998 yılında, Savunma Bakanlığı tarafından yerli ve milli imkanlarla İHA geliştirilmesi için alınan karar, bürokrasinin tozlu rafları arasında çoktan yer almış ve gerekçe olarak “Kaynak bulunamadı” denilmişti. Koalisyon hükümetinin ömrü, anlaşmanın sonuçlarını görmeye yetmedi. Ekonomik kriz, savunma harcamalarını da vurmuş, yeni hükümet ise kör düğüme dönen süreci kucağında bulmuştu.
Türkiye de 2001’de İsrail ile Heron anlaşması imzalamıştı. Aradan yıllar geçti ancak insansız hava araçları bir türlü teslim edilmedi. İlk anlaşılan ile üretilen modeller değişmişti. Takvimler 20 Nisan 2005’i gösterdiğinde İsrail ile 10 adet İHA alımı için 6 yıldır süren pazarlık 183 milyon dolar karşılığında tamamlandı.
O tarihlerde tank paleti üretimiyle övünen Türk savunma sanayinin durumu IDEF 2005 fuarına da yansıyordu. Gazetelere “Yabancı firmaların buluşma mekanı” başlıklarıyla yansıyan fuarda dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Güney Koreli K9 Thunder modelinden çevrilen Fırtına Obüslerinin, yani Türkiye’nin en büyük silah gücünün önünde poz veriyordu.
KANDİL ARTIK ‘BBG EVİ’ OLACAKTI AMA OLMADI
2 Ağustos 2007 tarihinde Heron’lar Türk Hava Sahası’nda göreve başladı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, İHA’ların istihbarattaki rolüne değinerek tarihe geçen o açıklamayı yaptı: “PKK artık ayağını denk alsın. Unutmasın ki bizim için PKK’nın oradaki kampları ve hareketleri BBG evi gibidir”
Ancak süreç hiç de öyle gelişmedi. Zira Heron’ları İsrailli mühendisler kontrol ediyor, görüntüler önce Tel Aviv’e gönderiliyor, montajlandıktan sonra Ankara’ya iletiliyordu. İsrail izin vermeden tek bir İHA havalanmıyor, istihbarat ne kadar uygun görülürse o kadar iletiliyordu.
Çok geçmeden 14 Temmuz 2008’de Heron’ların ilki düştü. Ardından ikisi daha bilinmeyen bir nedenle çakılarak kullanılamaz hale geldi.
29 Ocak 2009’da dönemin Başbakanı Erdoğan’ın, Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e oOne minute’ çıkışıyla Heron serüveni yılan hikayesine döndü. Heron’lar teknik arıza nedeniyle ya uçamıyor ya da havada kayboluyor, Tel Aviv’den gönderilen sinyalle ancak bulunabiliyordu. Tamir için gönderilen Heron’lar yere indiğinde kimi zaman kayıt tuşuna basılması unutulmuş, kimi zaman da çip takılması atlanmış oluyordu.
İstihbarat açığını gidermek için Washington’la temasa geçen Ankara, Kuzey Irak’taki görev süresini dolduran Predatörlerin İncirlik’e kaydırılması için geçici bir anlaşmaya vardı. Ancak Amerika’nın tutumu da İsrail’den farksızdı. Türkiye’ye insansız hava aracı satmak istemiyorlardı. 31 Mayıs 2010’da İsrail’in Mavi Marmara’ya yönelik terör saldırısıyla diplomatik ilişkilerin yanı sıra savunma anlaşmalarını da askıya alındı.
O günlerde terör örgütünün saldırılarına her gün bir yenisi ekleniyor, yanlış ya da eksik istihbarat sonucu 2007’de Dağlıca’da, 2008’de Aktütün’de, 2009’da Hantepe’de, 2010’da Şemdinli’de, 2011’de Silvan’da onlarca Mehmetçik toprağa düşüyordu.
GABAR VE TENDÜREK’TE BAŞLAYAN MİLLİ SAVUNMA HAMLESİ
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Gabar’da Tendürek’te gecesini gündüzüne katan genç mühendislerin ve 6 yıldır TUSAŞ hangarlarında yürütülen çalışmaların ilk meyveleri ortaya çıkmıştı. Hükümet, milli savunma hamlesini hayata geçiriyordu. Türkiye İsrail’den ve ABD’den alamadığı insansız hava araçlarını üretim sürecini başlatmıştı.
Yerli ve milli Bayraktar 2009’da, ANKA ise 2011’de gökyüzüyle buluştu. Takip eden yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne peş peşe alımlar yapıldı. Çok geçmeden her İHA’ya da füzeler ve bombalar eklenerek SİHA ligine çıktı.
Kilometrelerce ötedeki kontrol istasyonundan basılan bir tuşla, binlerce terörist ne olduğunu bile anlamadan etkisiz hale getirildi. PKK’lı, DEAŞ’lı, DHKP-C’li ve diğer örgütlere mensup teröristlerin kanlı tuzakları hem yurt içinde hem sınırın ötesinde, Kandil’de, Avaşin’de, Basyan’da, Zeytindalı’nda, Fırat Kalkanı’nda, Barış Pınarı’nda bir bir bozuldu. Son olarak da Bahar Kalkanı harekatında Türkiye SİHA’ları ile dünyaya gövde gösterisi yaptı.
Bir yandan dünyanın dört bir yanından alınan siparişlerle milyonlarca dolarlık ihracat geliri elde edilirken, diğer yandan envanterdeki İHA/SİHA sayısı 100’ü aştı.
ANKA ve Bayraktar TB2’yi, daha gelişmiş versiyonları Aksungur ve Akıncı takip etti. Daha uzun süre havada kalabilen, savaş uçaklarının taşıdığı mühimmatla vurabilen söz konusu modeller önümüzdeki süreçte envantere girmeye hazırlanıyor. Bir sonraki hedef ise geleceğin teknolojisi; insansız savaş uçakları.
GÜNÜN ÖNEMLİ GELİŞMELERİ
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.